31 Ocak 2011 Pazartesi

Sınavlarda Başarı için Kaygıyı Azaltma Yöntemleri


Sevgili Gençlere Sınavlarında Başarı Ve Kaygıyı Azaltmak İçin Uzman Görüşleri:

Bilinç altınızı kontrol edin ve ne istediğinizi, neden kaygılandığınızı sorgulayın.
Cevabını bulduğunuzda bunu önlemek için ne yapabileceğinizi sıralayın.
Felaket tellallığı yapmayın ve başarılı sonuçlara endekslenin. Başaracağım,
başaracağım, kesinlikle başaracağım ilkesini kendinize rehber edinin.
Sizi olumsuz etkileyen kişilerle konuşmaktan kaçının.
Odanızın duvarlarını başarı ve başaracağınızla ilgili sloganlar asın.
Kendinizle iyi geçinin ve kendinize güvenin.
Bilinki şu ana kadar sağladığınız başarılar bir tesadüf değil, uzun vadeli çalışmanın ve emeğin karşılığıdır.
Başarılı olduğunuz sınavları nasıl başardığınızı düşünün.
Bilinizki Tüm Bunların Sonunda, Mutlaka Başarı Gelecektir.

30 Ocak 2011 Pazar

Farklı Bayan Tipleri: Bayan MIZMIZ, Bayan PATRON

Bayan `MIZMIZ` Şunları söyler:
`Aaah başım.. ayağım.. ayyy mideme ağrı saplandı.
`Halk arasında şu isimlerle bilinir: Mıymıntı, Uyuntu, Karın ağrısı.
Avantajları: Sayesinde anatomi ve tıp bilginiz gelişir.
Dezavantajları: Bulaşıcıdır

Bayan `PATRON` Şunları söyler:
`Çabuk kalk!! O kravat olmamış çıkar başka bir tane tak!!
Saçlarını biraz kestir!! Git para kazan!!!!`
Halk arasında şu isimlerle bilinir: Çokbilmiş, Müdire Hanım, Diktatör,
Terminatör!!!
Avantajları: Çoğunlukla doğruları söyler.
Dezavantajları: Yahu doğruları söylese ne oluuuuur,
söylemese ne oluuur

Farklı Bayan Tipleri: Bayan KARARSIZ, Bayan VAHŞİ

Bayan `KARARSIZ` Şunları söyler:
`Ay ben ne yapsam.. İşten ayrılsam mı..Evi değiştirsem.. Saç rengimi değiştirsem.. Yoksa böyle iyi mi.. ayyy ya daha kotu olursa..`
Halk arasında şu isimlerle bilinir: Bayan Panik, Bayan Kriz.
Avantajları: Kolay ikna edilir, kolay sakinleştirilir.
Dezavantajları: 2 dakka sonra herşey yeniden başlar.

Bayan `VAHŞİ` Şunları söyler:
`Bak ne diyorum, gel senle bi güzel kafaları çekelim ve sonra
caddenin ortasında sevişelim. Daha önce yaptım, harika bişeydir!`
Halk arasında şu isimlerle bilinir: Çılgın, Hızlı Kız.
Avantajları: Her an herşeye hazırdır.
Dezavantajları: Güvenilmezdir. Her an sizden
başkasına gitmeye de hazırdır.

Farklı Bayan Tipleri: Bayan HARBİ KIZ, Bayan CİYAK CİYAK

Bayan `HARBİ KIZ` Şunları söyler:
`Ahh boks maçına bilet mi aldın! Harikasın beee!!!`
Halk arasında Şu isimlerle bilinir: Delikanlı Kız, Bacı.
Avantajları: Kafadengi, eğlenceli.
Dezavantajları: Bu tipler genellikle erkek gibi yapılı güçlü kuvvetli olurlar. Kafasını bozarsanız, hakkınızda hayırlısı olsun...

Bayan `CİYAK CİYAK` Şunları söyler:
`Seni serseeeeeeem!!!! Gel burayaaa!!! Çabuk söyle bu saate kadar
nerdeydiiiiiinnnnnnnn?
`Halk arasında şu isimlerle bilinir: Cadaloz, Başbelası.
Avantajları: Kendince size ilgi gösteriyor işte daha ne :)
Dezavantajları: Sürekli kafanıza bişeyler fırlatır, uçan tekme savurur, her
tarafınızı paralar.

Değişik Bayan Tipleri: Bayan DONUK, Bayan RÜYA KIZI

Bayan `DONUK` Şunları söyler:
`Ne anlıyosun bu çizgi filmlerden, bu abuk fıkralardan, karikatürlerden?
Ne çocukça şeyler bunlar..`
Halk arasında şu isimlerle bilinir: Ruhsuz, Soğuk, Buz Kalıbı.
Avantajları: Hayatınızda olduğu sürece, arkadaşlarınızın sizin için
endişelenmesini sağlar.
Dezavantajları: ...tabii `arkadaş` diye bişeyiniz kalmışsa

Bayan `RÜYA KIZI` Şunları söyler:
`Seni herşeyinle çok seviyorum benim yakışıklı, akıllı, tatlı sevgilim!
Seninle çılgınlar gibi sevişmek, seni çok mutlu etmek istiyorum!`
Halk arasında şu isimlerle bilinir: Tanrıça, Kanatsız Melek.
Avantajları: Eğlenceli, akıllı ve eşsizdir.
Dezavantajları: Ya hiç karşınıza çıkmaz ya da karşınıza çıktığında çok
geçtir.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Sakın pes etme / Don't give up / İki kurbağa

Sakın Pes Etme (İki kurbağa)

İki kurbağa, süt dolu bir kazana düşmüşler. Kurbağalardan biri bakmış ki çırpınmak, çabalamak nafile; ölüm kaçınılmaz. "Nasıl olsa kurtulmak mümkün değil" diye düşünmüş ve kendini bırakıvermiş. Arkadaşının boğulduğunu gören ikinci kurbağa ise çırpınmaya devam etmiş. Bacaklarını vuruyor, oradan oraya yüzüyor ve var gücüyle kurtulmaya çabalıyormuş.

Bizim kurbağa o kadar çok çırpınmış, o kadar çok dövünmüş ki bir süre sonra sütün yüzeyinde bir yağ tabakası oluşmaya başlamış. Çünkü kurbağanın bacakları bir yayık görevi görüyormuş. Yağ tabakası giderek kalınlaşmış ve kurbağanın hayatı kurtulmuş.

Bu kıssadan çıkarmamız gereken birinci hisse şu: Kurbağa çırpınmaya başladığı zaman, sütün üzerinde bir yağ tabakası oluşturabileceğini bilmiyordu. Sonunu düşünmeden kendisini kurtarmak için çabaladı ve bu bilinçsiz çabası sayesinde kurtuldu. İkincisi hisse ise şöyle: Eğer ilk kurbağa da hemen pes etmeyip çırpınmayı sürdürseydi, hem kendini kurtaracaktı hem de iki kurbağanın çabasıyla süt daha çabuk yağ bağlayacaktı. Demek ki durum ne kadar kötü görünürse görünsün, hayatta ve ayakta kalma refleksini sürdürmemiz gerekiyor. Belki de önümüz, şu anda göremediğimiz fırsatlarla dolu. Peter Gabriel, "Don't give up!" diye şarkı söylemiyor muydu! Yani "Sakın pes etme!" diye.

Çok geç artık onu bulamayacaksın bir daha / JORGE LUIS BORGES

..... Son kez mi?

Biliyorum, biri çıkıp şöyle diyebilir günün birinde sana, tam da gerçeği söyleyerek:

Parlak ayı görmeyeceksin artık, tükettin yazgının sana bağışladığı fırsatların toplamını.

Tüm pencerelerini açsan da dünyanın, boşuna. çok geç artık.

Onu bulamayacaksın bir daha.

Yaşamımız boyunca keşfeder ve unuturuz o alışılmış güzelliğini gecenin.

Biliriz, göktedir hep ay.

Oysa iyi bakmak gerekir ona.

Kim bilir, belki de sonuncusudur!

Ay .şiirinden

JORGE LUIS BORGES

(24 Ağustos 1899-14 Haziran 1986)

Hinliğinde Böylesi

Hinliğin de Böylesi:

Yaşamda her şey insan başına diye bir söylem vardır ya, işte benzeri bir durum.

Hani yine bir söylem vardır ya, “Bu kadar da olamaz ya” dedirten bir durum. İşte öyle bir şey.

Fazla söze ne gerek, fotoğraf karesindeki öyküyü hele bir okuyuverinde, kararı siz verin.

28 Ocak 2011 Cuma

Yalanın Bini Bir Para / Atila Girgin

Yalanın Bini Bir Para

Birileri hemen oradan söze atılıp, “Hadi oradan sende yalancı” deyivermesin hemen.

Ölçüsü kuruşmudur, metelikmidir, sikkemidir, liramıdır, hani o kadar da önemli değil. Her neyse onun bedelini ödemek de değildir sorunumuz. Yeter ki yalanımız olsun kendimizi birilerine karşı savunma adına.

Alışkanlığımızdır yalan, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır aynı zamanda.

Anlayacağınız o kadar çok yalanımız var ki günlük yaşamda. Çoğumuz farkında olmadan bile söyliyiveririrde “aaa benmi söyledim” deyiveririz yüzümüze vurulunca.

İnanmıyorsanız fotoğraf karelerindeki yalanlarımızı okuyuverin üşenmeden, ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Sizi gidi yalancılar sizi, hak verdiniz bana değimli?

İkinci Bahar / Atila Girgin

İkinci Bahar:

Yaşam kimileri için her yaşta güzel.

Kimileri içinse zormu zor. Dayan dayanabilirsen. Kız öfkelen birilerine, ama kime. Patronamı?, amirine mi ?, evde karına mı yada sözünü dinletemediğin evladına mı ? Kız birilerine ama kime?

Her neyse, sizlere bu fotoğraf karelerinde kızanları değilde, yaşama gönlünce tutunabilmiş şanslı insanlarımızdan kareler sunmak istedim.

Onlar yaşamlarının ikinci baharındalar ve oldukçada şanslılar. Dünya kaygılarının çoğuyla baş edebilmiş ve sağlıklı bir şekilde de bugünlere gelebilmişler.

Ne diyelim. Darısı herkesin başına.

Dost kalın, dostlukla kalın.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Yalaka, yalakalık ve yalakalaşmak / Atila Girgin

Yalaka, yalakalık ve yalakalaşmak

( Atila Girgin – 27 / 02 /2009 )

Yalaka; bilindiği üzere herhangi bir çıkar için birilerine gereksiz yüceltmelerde bulunan kişidir. Bu eylemin adına yalakalaşmak diyoruz. Eylemin sahipleri ise yalakalardıır. Yurdumuzun değişik yörelerindeki farklı söylem ve nitelemelerle onlar; dalkavuklardır, arsızlardır, sırnaşıklardır, gevezelerdir, boşboğazlardır, söz taşıyan ara bozuculardır, çıkarcılardır, asalaklardır, bedavacılardıır, açgözlülerdir, her işe burunlarıını sokanlardır, ikiyüzlülerdir, tutarsız kimselerdir, döneklerdir, sürtüklerdir vb.. Anlıyacağınız, beyinsel özürlü insanlardır. Belkide tam öyle demek yerine, insansı demek daha uygun olacak. Zira beyinsel gelişimi ya eksik, yada kusurlulardır.

Yalakalar çok çeşitlidir. Kimileri küçük dünyasal çıkar uğruna yapar bu eylemi, kimileri ise genetik kotlarına işlemiş davranış biçimleri nedeniyle. Ben bunlara insansılar diyorum. Görünüşte insana benzeyen ama birkaç yüzlü, davranışta ise çok yüzlü.

Güzel insanlar, dost insanlar, şimdi anlatacaklarım siz değilsiniz biliyorum. Sözüm size değil. Onlar kendilerini iyi biliyorlar. Şöyle bakın bir çevrenize, onlardan yüzlercesini göreceksiniz onlarcasını değil. Ar damarları çatlamış olanlar, çanak yalayıcılar, evet efendimciler, neme lazımcılar, köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyenler, ağanın beyin sıçtığı bok’un üzerine sıçılmaz diyenler, gelene ağam gidene paşam diyenler, “dediğiniz gibi, buyurduğunuz gibi, siz nasıl uygun görürseniz, siz bilirsiniz, emriniz olur “ benzeri söylemlerin papağanı olanlar, hep ama hep onlardandır, yani yalakagillerden. Bu aile öyle güçlü bir ailedir ki hem siyasal, hem sosyal, hem de akçalı işler uğruna çok sıkı kenetlenmişlerdir. Dünyasal çıkarları uğruna her an her şeyi yapabilirler ve bu davranışlarını da değişim ve gelişim olarak tanımlarlar. Geçmişten ders aldıklarını söyler, değişerek geliştik, gelişerek değiştik diye de ifade ederler. Gazete sayfalarına şöyle bir göz gezdirmeniz yeterlidir onları görmeniz için.

İşte onlardan birisi. Görünüşüne bakarsanız tam bir beyefendi. Mühendis mi ?, doktor mu ?, hakim mi?, öğretmen mi ?, profesör mü ne ? Giyim kuşamı yerinde. Eli yüzü düzgün. Söylemi yerinde. Hani denir ya , yaşı gelmiş kemale, işte o yaşlarda. Geleceğini güvenceye alacak akçalı birikimi de yerinde. Yani yarın endişesi de taşımıyor. İnsan ilişkilerini de iyi biliyor maşallah. Ama neylersin ki çok yüzlü, çok kişilikli. Her an her renge girebilir, her davranışı gösterebilir durumda. Gel görki yalakalık naturasının ayrılmaz bir parçası olmuş durumda. Anlayacağınız genetik kodlarına işlemiş bu davranış biçimi, yada genetik kodlarından geliyor.

Diğer birisi: Kurumunda yetkili biri. Görünüşü sünepece, konuşma özürlüde. Hani derler ya “ El etek öpücü “ işte onlardan. Asla öne çıkabilecek özelliklere sahip değil, ama erk sahibi. Oldukçada yetkili. Sahip olduğu erk ve yetkileri, asla dürüst kullanmıyor, kullanamıyor da. Nedeni ise, kişisel zaafları, kendisine zarar gelebileceği kaygısı. Üstlerine yalakalıkla gelmiş bugüne, böyle devam edeceği de belli. Kızmak istiyorsun, kızamıyorsun. Şeytan görsün yüzünü, tanrı şerrinden korusun deyip, uzak duruyorsun.

Diğer biri: Kurumunda yetkili. Akrabalık, hemşehrilik ilişkilerini kullanarak gelmiş var olan konumuna. Sanırki o makam için yaratılmış. Üstlerine karşı başarılı bir hizmet sunucu. Astlarına karşı ise oldukça gaddar, acımasız. Varlığnı ve konumunu korumak adına her şeyi yapabilir özellikte. Onun için dünyasal çıkarlar her şeyde önemli.

Onlar kendilerini iyi bilirler. Neylersin ki ar damarları çatlamıştır bir kez. Ne yapsalar yeridir, ne yapsalar yerindedir onlar için. Her yöntem geçerlidir onlara güdülendikleri davranışları sürdürmeleri için. Değiştiremessiniz onları. Onlar dün de böyle idiler, bugünde. Yarında aynı olmaya devam edecekler büyük olasılıkla. Kötülüğün kaynağıdırlar ama güzelliğin iyiliğin kaynağıyız derler hep. Bazen bunun böyle olduğunu sanır, bazen de inanırlar. Davranışları genetik kodlarına işlenmiştir, yazgısıdır onların bu davranış biçimi.

Sevgili dostlar, güzel insanlar, iyi tanıyınız onları, onlar ki yalakalardırlar, onlar ki çanak yalayıcılardırlar, onlar ki amaçları için her yöntemi geçerli görenlerdir. Tanıyamasanız eğer onları, çok hayal kırıklıkları yaşarsınız onlarla ilişkilerinizde. Davranış biçimlerini değiştirebileceğinizi hiç düşünmeyin. Size ters gelen davranışları yüzlerine vurun ki ne yaptıklarının farkına varsınlar. Baktınız ki yine olmuyor, uzak durun kötülüklerinden korunmak için. Belki de yapabileceğiniz en iyi şey budur onlara. Yalakasız bir dünya, yalakasız bir toplum özlemiyle esen kalın, dost kalın, dostlukla kalın.

YALAKA ADAM

Adamın birisi,

Görünüşü mülayim.

Görünüşte hem halim, hem de selim.

Ama yalaka mı, yalaka.

Onun için yalaka diyorlar

Evet hem de en alasından.

Bakıyorsun diyenlere

Onlar, ondanda yalaka.

Naturalarımı böyle,

Yoksa sonradanmı oldular bilmem.

Ah bir bilebilsem,

Bir bilebilsem.

Bilsemde, anlayabilsem,

Anlayabilsemde,

Bir şeyler yapabilsem,

Yapabilsem.

Vah benim güzel halkım,

Vah benim güzel insanım

Sen ne yalakalar gördün,

Daha nelerini göreceksin.

Atila Girgin

07 / 03 / 2009 / İzmir

Onlar Hep Böylemi / Atila Girgin

 

ONLAR HEP BÖYLEMİ !...

Kökenleri yurtları ayrı,

Dilleri dinleri ayrı,

Ama onlar dost, onlar kardeş.

Hepside iyi niyetli,

Gel gör ki hepsi yoksul,

Sanki yazgıları aynı.

Yurtları ayrı,

Kimileri Asyalı Afrikalı,

Kimileri de Güney Amerikalı.

Ama onlar dost, onlar kardeş.

Gel gör ki yoksul mu yoksul,

Sanki yazgıları aynı.

Yoksulluklarımı yazgıdan,

Yoksa yazgılarımı yoksulluktan.

Yoksulluk başa bela,

Bu yazgı neden ola.

Yanlış olan bir şeyler var,

Bir şeyler var yanlış olan.

Umut ufkun ardında,

Hem de en erişilmez sanılanın.

Her şeyini yitirsende,

Yitirme onu asla.

Umut insanda,

Umut doslukta ve dayanışmada.

Atila Girgin

13/03/2009 / İzmir


Vatanı ve Ata'yı Savunmak / Atila Girgin


VATANI VE ATAYI SAVUNMAK

Uğrunda ölünen topraksa
Vatan,
Vatan Çanakkaleyse Sakaryaysa,
Edirneyse Karssa, Vatan.
Vatan Sarayköyse Çal’sa,
Tüm Anadoluysa Vatan.
Ve tehlikedeyse eğer Vatan,
Vatanı savunacaksın.

Müftü Ahmet Şükrü, Müftü Ahmet İzzet,
Tokatlı Emin Aslansa Atan,
Doktor Salih Tevfik, Yüzbaşı Tevfik Bey,
Tahsildar Yusuf Efendiyse Atan,
Vatan savunması yapan
İsimsiz kahramanlarsa Atan,
Atanı savunacaksın.

Ve uğrunda ölünen Vatanı,
Vatanı uğrunda ölen Atanı,
Ve onların anılarını,
Ve onların ideallerini,
Ve inançlarını savunacaksın,
Her şeye karşın,
Her şeye rağmen.

Tehlikedeyse Vatan,
Ve de savunmasız,
Ve isteksizsen sende eğer,
Ve körelmişse belleğin,
İşte büyük felaket.
Gitti demektir Vatan,
Yitti demektir Atan.

Tehlikedeyse Vatan,
Savunmadaysan sende eğer,
Ve istekliysen,
Ve diriyse belleğin.
Korkmaya ne gerek
Özündeki cevher
Olacaktır sana rehber.

Ve uğrunda ölünen Vatanı,
Vatanı uğrunda ölen Atanı,
Ve onların anılarını,
Ve onların ideallerini,
Ve inançlarını savunacaksın,
Her şeye karşın,
Her şeye rağmen.

Atila Girgin
09 / 03 / 2009 / İzmir

1 Ocak 2011 Cumartesi

24 Mayıs 1919 / Sarayköy Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi Dedi ki:

24 Mayıs 1919 Çarşamba günü ilçemizin ileri gelenleri tarafından etrafa haber gönderilerek yapılan toplantıda yapılan görüşmeler ve bir and içimi ile ilgili bir hatırat.

Toplantıya katılan halk, Düşman çok yakında, bize ihanet etmişler, boşuna kardeşçe yaşamışız, haksızca yaptıkları her türlü tecavüzleri unutuyorlar, utanmadan da tak kuruyorlar, mücadele etmeliyiz. Fakat silah, cephane yok. Şeklinde konuşmalar yapılmakta iken Müftü Ahmet Şükrü Efendi karşıdan görünüyor. Müftü geliyor, müftü geliyor diye topluluk avazı çıktığı kadar bağırıyor.

Müftü Ahmet Şükrü Efendi gelerek meydanlıktaki Zincirlikuyu üzerine çıkarak gür sesi ile bağırıyor; “ahali ahali, boşuna konuşuyorsunuz, boşuna bekleşiyorsunuz, bilmiyorsunuzki kafirler kapımıza dayanmış, bizleri köle yapmak, vatanımızdan atmak istiyorlar.” Demesi üzerine; halkta “ Bizler bunu biliyoruz Müftü efendi, ne yapalım asıl sen bunu söyle” Müftü Efendide; “Aziz arkadaşlarım tek çare bizim için mücadeledir. Bu bizim üzerimize farz olmuştur. Taşlada olsa, sopa ilede olsa mücadele farzdır. Ahali düşmanın ayağı altında ne namaz kılınır, kılınan namazdan da ne hayır gelirki. Kısacası mücadele, mücadele. Eli silah tutan Şubeye koşsun, eli silah tutan Bayrağımız altına koşsun, cepheye arkadaşlarım, cepheye, ben ömrümü kafi görüyorum, kefeni boynuma, şehitliği göze aldım. “ Topluluk: “Bizde her şeyi göze aldık hoca efendi” Müftü Efendi: “ Haydi öyleyse, hepimiz cepheye” diye bağırarak, durun ahali, aslan kızanlarım, sözümüzü yerine getireceğimizi and içelim” Topluluk: And içelim. Ne istersen yapalım. Müftü: Benim ağzımdan çıkanları sizlerde tekrarlayın.

“Vatan için, millet için, namus ve fazilet için, kefeni boynumuza, şehitliği göze aldık. Ölmek var, dönmek yok, sonuna kadar çarpışacağımıza and içiyoruz”

Andın içilmesinden sonra Halk cepheye gitmek üzere Hasköy ve Karataş istikametine koşmuştur. Müftü Efendi; “ Allah cümlenize vatan bağışlasın, kazanız mübarek olsun, koşun, koşun, durmayın, bende geliyorum” diye arkalarından bağırmıştır.

Kaynak: Emin Hayrettin Helvacılar

(Not: Sarayköy Belediyesi Emekli Başkatiplerinden Yakup Helvacıların notlarından ve hatıratından yararlanılmıştır.)