Toplumsal gelişmeler, ekonomik etkinlikler ve ilişkilerle yönlenir, zorunlu olarak değişime uğrarlar. Örneğin ilk büyük toplumsal değişimler "Tarım Devrimi"nin ekonomik etkileriyle oluşmuştur. Tarımla elde edilen ürünler, insanların ve evcilleştirilen hayvanların beslenme sorununu çözerek yerleşik düzene geçilmesini kalıcı kılmıştır. Bu değişim, toplumsal kuralların gelişmesine, mülkiyet kavramının oluşmasına, elde edilen ürünlerin ve üretim alanlarının korunması için gerekli olan savunma kavramı ve benzerlerinin gelişmesine neden olmuştur. Gene aynı olgu, daha fazla ürün elde edebilmek için tarım ve hayvancılıkta yeni insan gücü kaynaklarının gereksinimi de arttırarak, kölelik uygulamasının gerçekleşmesiyle sonuçlanmış, efendi-köle ilişkisinin toplumlarda giderek yaygın olarak yer alması yüz yıllar boyu sürmüştür.
Artan üretim ve ticari ilişkilerle zenginleşerek büyüyen şehirlerde, toplumsal etkinlikleri artan "Burjuva Sınıfı", ikinci büyük toplumsal devrim olan "Büyük Fransız Devrimi"ni (Burjuva Devrimi) gerçekleştirerek toplumda da yeni değişimlere neden oldu. Burjuva kültürün yaygınlaşması sonucunda "Batı Dünyası"nda, dinsel ve feodal güçlerin etkinliğinin azalması, sanat, bilim ve teknolojide atılımların önünü açarak diğer bir sosyo-ekonomik olguya, "Endüstri Devrimi"ne yol açtı. Bu değişimle yaygınlaşan fabrikalar ve diğer iş alanları, yeni bir toplumsal güç olarak işçi-emekçilerin sayılarının giderek
artması ve örgütlenmeleri, sosyalist ve komünist düşünce akımlarının gelişmelerini tetikledi.
Sermaye-emekçi çatışması
Ondokuzuncu ve Yirminci Yüzyılların büyük bölümü burjuva aşamasından kapitalist-emperyalist
aşamaya ulaşarak güçlenen sermaye temsilcileri ile emekçiler arasında yaşanan çatışmalarla geçti. Sosyalistler ve komünistlerin, "artan fabrikalarla sayıları büyüyecek olan işçilerin yönetimlerde etkin güç olacakları öngörüsü gerçekleşmedi.
Özellikle son dönemdeki teknolojik ilerlemeler, üretimde emek yoğunluklu nitelikten bilgi yoğunluklu aşamaya geçince, kol emekçileri toplumsal güç olmaktan çıkarak işsiz yığınları oluşturmaya başladılar ve yönetsel etkinliklerini yitirdiler. Bu değişimde en büyük etken, 1947 yılının Aralık ayında Bell Laboratuarları 'nda "transistor"un keşfiyle başladığı kabul edilen, "Bilişim-iletişim Devrimi" oldu. "Mikroelektronik Devrim" olarak da nitelenen bu aşamada üretim ve iletişimle, bilgi aktarımı tarihte hiç gürülmediği kadar artarken, insan gücüne gereksinim azalarak işsizler ve yoksullar çığ gibi çoğalmaktadır. Üretimi artırırken insan gücüne gereksinimi azaltan, çalışma alanı yaratmayan bir ekonomik büyümenin, akılcı çözümler getirilmezse, toplumsal değişimler yaratarak sorunlara ve çatışmalara yol açması kaçınılmazdı. Bugün yerküremizde giderek yaygınlaşan sosyo-ekonomik sorunların nedeni, bilimsel-teknolojik gelişmelerin gösterdiği yön ile, uygulanmaya çalışılan Neo-Liberal sistemin amaçlarının uyumsuzluğudur. Sömürü düzeninden çıkarı olanlar, akılcı, yapısal değişimlere direnmekte ve gerçekleri saptırarak gerekli dönüşümlere engel olmaktadırlar. Bugün çıkar çevrelerinin, insanları aldatmak için söylediklerinin aksine, tarihin hiçbir döneminde plansız bir ekonomi uygulanmamıştır. Günümüzde uygulanan ve "Serbest Teşebbüs" diye sunulan "Neo-Liberal" düzen de aslında, söylendiği gibi kendi kendini denetleyen özür bir ekonomi değil, soygun ve sömürü esasına göre planlanmış bir ekonomik düzendir ve mutlak değişmelidir.
Sömürücü sistemin uygulayıcıları olan sözde liberaller, "Din, vicdanı temizleyecek; kapitalist de dürüst davranarak insanlığı mutlu kılacak, sorunlar çözülecektir" safsatasına tüm insanlığı inandırmaya çalışmaktadır.
Sömürücü güçler bu çarpık yönlendirmeyi gerçekleştirmek için de, medyanın bütün alanlarında etkinliği ele geçirerek toplumu bilinçsizleştirmek, bir tür "Kültürel Lobotomi" uygulamak amacında birleşmektedirler.
Günümüzde çoğunluğu oluşturanların sapkın nitelikleriyle insan soyu artık, Tanrıcı inançlardaki gibi yaradılışın tacı olarak değil, kendisini de var eden "doğa"ya karşı yok edici etken olarak görülmektedir. Unutulmamalı ki, "doğa" değerlerini talan ederek uygulanan savurgan ekonominin aldatıcı zenginliğini yaşamanın bedeli, bir gün mutlak ödenecektir. "Doğa", kendisinden bilinçsizce alınanları, geçmişte defalarca görüldüğü gibi, affetmeyip acımasızca geri almıştır.
Dünya Sosyal Forum'u etkinliklerinin güçlenerek yaygınlaşması ve toplumlarda uyanışa öncülük ederek, "Aydın-Teknokrat" sınıfı destekleyen sivil toplum örgütleri oluşturulması sorunların çözümü için büyük önem taşımaktadır.
Sorunları gerçek boyutlarıyla görebilme birikim ve yeteneğinden yoksun olan ülkemizdeki politika özentileri, ekonomiyi kendi banka hesaplarına göre değerlendirerek, yanılgı içinde boş sözlerle zaman kaybetmekteler. Ülkemizde yaşanan sorunlar tüm yerküre de yaşananların toplumumuzdaki yansımaları olduğundan, sömürü düzeninden akılcı üretim ve hakça paylaşımın uygulanacağı yeni bir düzene geçilmeden hiçbir sorun çözülemez. "Bilişim-iletişim Devrimi"nin güçlü toplumsal sınıfı olmaya aday "Aydın-Teknokratlar"ın yönetimlerde etkin olarak yer almasıyla sömürücü düzenin son bulması, insanlığın geleceği için tek umut olarak görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder